Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sanat Felsefesi, Estetik, Schiller, Ressamlar
_Alçak bir takım ihtiyaçların tatmini için kullanılan yetenek, güya artistik bir şekil verir kirli bir muhtevaya. Sanatçı, zayıflık ve kötülükle insanları aldatır ve kendilerini aldatmalarını kolaylaştırır. Sahtekârdır çünkü manevî susuzluklarını temiz bir kaynaktan doyurduklarına ikna eder onları. Sanat’ın nimetinden mahrum kalınan böyle zamanlar
_Türkler, hür ve bağımsızdırlar. Gururları çok yüksektir. Gururludurlar fakat asilzadelik taslamazlar. Türklerin karakterinde büyük tezatlara rastlanır. Hem sert ve dik başlı hem de yumuşak ve sabırlıdır. Yırtıcılığı İskitlerden, yumuşaklığı da Yunan'dan almışlardır. Fetihçi ve cahil olduklarından bütün uluslara tepeden bakarlar. Aralarında
Reklam
Necip Fazıl oldukça kısa boylu, gövdesine göre bacakları fazlasıyla kısa, hiç de yakışıklı sayılamayacak bir adamdı. Gel-gelelim, kendisini bir âfet, bir erkek güzeli sarardı her nedense. Ben, on dört yaşlarındayken, Necip Fazıl'ın üstündeki gömleğe göz koymuş; bu güzel mavi gömleği, benim eski bir gömleğimle değiş tokuş etmesini önermiştim.
Henry Ford, yıllar yılı, fabrikalarınıa sendika sokmam diye dayattıktan sonra göz edip bütün öteki çelik, lilstik ve akaryakıt krallarına, yükseltti gündelikleri. Tiyatro bileti, si- nema salonu, ekmek ve ilaç karnesi verdi, uyuttu hepsini. Şimdi Baltık kıyılarının ılımlı kapfr1listleri Türkiye'nin Akdeniz kıyılarına, uçakla, on ikişer günlüğüne plaja yolluyor maden işçilerini. Dünyada insanlar kitleler halinde sömürülür, köy köy öldürülürken, ikide bir yeniledikleri karılarıyla yangelip Akdeniz'in kumlarına yatarak köpüklere dalıyor, dalga geçiyor devrimin direği işçi beyler şimdi!
Nâzım Hikmet'in Yaşamında Beş Kadın 1-).NÜZHET BERKİN- NÂZIM HİKMET 1. Ankara'da Karşılaşma Gümrük Başkâtibi İsmet Bey'le Kafkasya göçmeni Hoşnaz Hanım'ın kızı Nüzhet Berkin 1900'de İstanbul'da doğar. Dünyaya geldiği yıl babasını kaybeder. Nüzheti 11 yaşına kadar annesi Hoşnaz Hanım büyütür. Ablası Melahat Hanım,
lümpen aydınların on yıllardır değiştirmediği alışkanlığıdır.
(...) Sürekli olarak Türkiye'den, -Türkiye'nin savaş konusu saydığı- sorunlarından söz ediyor, ikide bir halk diyordu. Fakat başını çevirip de, burnunun bir karış ötesindeki halka baktığı yoktu; halkı anlamaya zerre kadar niyeti yoktu.
Sayfa 76 - Ötüken Neşriyat, 1. Baskı, 2020Kitabı okudu
Reklam
Sabahattin Ali 25 Şubat 1907'de (Rumi 12 Şubat 1323) Bulgaristan'da, Gümülcine Sancağına bağlı Eğridere (şimdiki adıyla Ardino) ilçesinde doğdu. Ayvalık nüfus kütüğüne kayıtlı olan Sabahattin Ali'nin soyadı "Alı"dır. [fakat Sabahattin Ali, bunun yerine babasının adı olan "Ali"yi kullanır. Üstelik, "Ali"yi
Uydurma Milliyetçilik Sözlerle davranışlar arasındaki uygunluk, ahlâkın esas kaidelerinden biridir. Dindarlık dâvasındaki adam Tanrıya inanmıyor, sosyal adalet düşüncesini güden birisi halkı sömürüyor, demokrasi diye haykıranlar diktatörlük kışkırtıcılığı ediyorsa, bu adamlar ahlâklı değildir. Milliyetçilik konusunda da böyledir. Hem
Almanya tehlikeli bir ülkedir. Sosyalizm maskaralıklarının orada alıp yürümesi yarın Almanya’yı yeni gelişmelerin eşiğine atacaktır. Adolf Hitler durup dururken değil, büyük ve kültürel bir millete karşı İngiltere ve Fransa’nın ahmakça siyasetleri yüzünden ortaya çıkmıştı. Bugün de başka bir Adolf un, Adolf von Thadden’in başkanlık ettiği
TURANCIYIZ NE OLACAK? Ulus gazetesinin 18 Haziran 1966 tarihli sayısında "Irkçı ve Turancı Dergiler Okullara niçin Gönderiliyor? Bakana Tekrar Sokuyor ve Cevap İstiyoruz" başlığı altında gayet cahilâne bir yazı yayınlandı. Bu imzasız yazıya göre Irkçı-Turancı diğer dergilerle birlikte biz de fikir özgürlüğüne düşman, Adalet Partisinin
Reklam
“Anlat derdini Markopaşa’ya” diye bir laf vardır ülkemizde… Soruna muhatap bulamadığımızda, bizi dinler gibi yapan ama çözüme dair hiç bir şey geliştirmeyen insanlar ya da kurumlar için söylediğimiz bu söz, benim incelememde yer değiştirecek; bu kez Markopaşa bize derdini anlatmayı deneyecek. Hadi o zaman, çok bekletmeyelim paşamızı. Türkiye
Kara kuvvetleri:
Türkiye’nin asker-ordusu olmayacak, 35 kişilik bir jandarma gücü olabilecektir. (Gereğinde müsaade alınarak 50 bine çıkarılabilecektir.) Türkiye’nin jandarma gücü top kullanmayacaktır. Burada ilginç bir ayrıntı var. Antlaşma için yapılan hazırlıklar sırasında General Milne, Türkiye için 100 kişilik bir jandarma gücü hesaplamıştı. Ancak paylaşım sırasında onun da 50.000’e düş​ ürülmesini uygun gördükleri anlaşılmaktadır.) Subaylar ve öteki yöneticiler bu sayının on ikide birinden fazla olmayacaktır. Müttefikler bu kuvvet içinde % 15 kadar ya​bancı subay bulunduracaklardır. Askerlik gönüllü olabilecek, yedek subaylık olmayacaktır. • Bütün askeri okullar kapatılarak bir tek subay yetiştirme okulu, bir de yerel okul bıra​kılacaktır. Bu okullardaki öğrenci sayısı da subay sayısı ile orantılı olacaktır. Polis, gümrükçü, orman bakıcısı ve benzeri görevliler de bunlarla orantılı olacaktır. Türkiye elindeki bütün savaş malzemesini ve cephaneyi Müttefiklere teslim edecek, kendisine belirlenen kuvvet için gerekli cepha​ne bırakılacaktır. • Askeri fabrikalar Müttefiklerin denetimi altında çalışacaktır. Askeri malzeme ithalini Müttefikler denetle​yecektir. Boğazlar’daki istihkâmlar yıkılacak. Başka yerlerdeki müstahkem mevkiler silahtan arındırılacaktır. (NOT: Müttefikler Boğazlar’ın serbestiliği için Ege Denizi’ndeki (Çanakkale Boğazı yöresindeki) İmroz, Bozcaada, Samotras, Tenedos ve Midilli adalarındaki savunma tesislerini de kaldırtmakta​dırlar.)
18 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.